Perşembe, Aralık 28, 2006

Saatli maarif takvimi

İstanbul Maarif Kitaphanesi ve Matbaası tarafından basılan evkatı şer'iyeli, hikayeli, manili, faydalı Saatli maarif takvimi hala var :) Seçkin kırtasiyelerde bulabilirsiniz. Büyük ve küçük olarak basılıyor. Büyük olanın yapraklarının altında "Büyük saatli maarif takvimi" yazıyor. Yanlış bir şey almayın, kandırılmayın. Benim ki küçük olanından, ancak bundan bulabildim buralarda.
Herkese iyi seneler!

Salı, Aralık 19, 2006

Hediye seçmem lazım !!

Yılbaşı yaklaşıyor, ve ben hala hediyeye karar verme faslını bitiremedim. Anneye hediye al, kardeşe hediye al, babaya hediye al, dayıya al, teyzeye al, kuzene al, yengeye al, arkadaşa al, al al al... Hepsi ayrı insanlar, ayrı yaştalar, farklı yerlerdeler.
Hediye seçmek çok özel bir iş. Basit olmamalı, sıradan olmamalı, çok ucuz olmamalı, çok pahalı olmamalı, özel olmalı, kullanışlı olmalı... Paketi açınca gözleri parlamalı hediye alan kişinin. Evet farkındayım geç kaldım ama kafamda bir aydır ona ne alsam, şuna ne alsam telaşı var. Ve hala pek çoğuna isim koyamadım :(
İşin kötüsü akşam yedide şehirde olduğumda pek çok mağaza kapanmış oluyor. İşte bu noktada mağazaların, tasarımcıların internet sayfaları benim en büyük kurtarıcım. İş saatinde mağaza mağaza gezmenin keyfi de ayrı bi güzel. Satış yapmasalar da sadece katalogları ve ürünleri görebilmek bile seçim yapma konusunda çok yardımcı oluyor.
Link mink vermiycem, arayın bulun kardeşim :) Zaten vaktim de yok, bir kaç site daha bakmalıyım!

Cuma, Aralık 08, 2006

Hafif bunalmış ve dağınık bir Chroma portresi

Çocukluğumdan beri beynimde dönen bir laf var: "Dışarıda bir yerlerde başka bir hayat var benim bilmediğim,tanımadığım". İşte bu yüzden kendimi hiç dünyanın merkezi gibi göremedim. Yaşam tarzım, şartlarım ne kadar değişse de hep "lan, bambaşka bi şekilde yaşıyor olabilirdim" dedim kendime. Mesela 1995 yılının Haziran ayında girmiş olduğum ÖYS sınavında (ki o zamanlar 2 aşamalıydı sınav: ÖSS & ÖYS şeklinde ve tercih listesi sınava girmeden önce verilirdi) 1 soru daha fazla yapmış olsam ya da 2 soruyu boş bırakmamış da yanlış yapmış olsam ya da tercih sıralamasını farklı yapmış olsam bambaşka bir noktada olabilirdim şu an. Veya mesela Ankara'da değil de Afyon'da ya da Türkiye'de değil de Filipinler'de doğmuş olabilirdim. Ne garip di mi :))Ama şu an buradayım ve bu şekilde yaşıyorum.
Aslında burada olmuş olmak tamamen benim tercihim değil. Misal, bana kimse sormadı (soruldaysa bile hatırlamıyorum) dişi mi olmak istersin erkek mi diye, zenci mi olmak istersin sarı mı diye (aslında her iki renge de yakınım)... Şikayetçi miyim halimden, hayır da, daha farklı olabilme ihtimali hep vardı.


Farklılıklar bi yana, sanırım çoğumuz kendi küçük dünyamızda yaşıyoruz. TV izleyerek, gazete okuyarak gündemi takip ettiğimizi sanıyoruz ama dışarıda bir yerlerde göremediğimiz hayatlar; duymadığımız, bilmediğimiz kaskatı gerçekler var. Uzadı gene, varmak istediğim nokta şu: Bir süre önce, severek takip ettiğim blog yazarı B. Duygu Özpolat Eren’in (Biyolokum), hem blogunda hem de yazarı olduğu moleschino.org’da yayınladığı bir yazı var, Ruanda hakkında. Okuduğumdan beri günlerdir kendime gelemiyorum. Ben kendimi ne zannediyormuşum da farkında değilmişim diyorum. Meğer ne çok kapılmışım çevremdeki küçük dünyaya diyorum. Birkaç yıl önce haberlerde birkaç satır geçtiğini hatırlıyorum konu ile ilgili ama gerçek anlamda hiç dikkat etmemişim orada olanlara. Hele moleskinde yapılan yorumlardan Banu’nun yazdıklarını da okuyunca resmen küçüldüğümü, ufaldığımı hissettim. Tanrım, bilmek gereken ne kadar çok şey var şu dünyada.
Hem kendimle ilgilenmek hem dışarıyla alakadar olmak, hem ülkemin gündemini bilmek hem de dünyayı izlemek, hem yakın tarihi öğrenmek hem de paleoantropoloji okumak, hem teknolojik yaşamak hem de antikaya merak sarmak, hem mikro bakmak hem makro görmek, hem işimde başarılı olmak hem de süper bir sosyal hayata sahip olmak, hem gerçekleri bilmek hem da hala içindeki insan sevgisini kaybetmemek isteyen bir kişiyim. Zor di mi?

Karikatür: Piyale Madra, 08.12.2006 tarihli Radikal gazetesi

Pazar, Aralık 03, 2006

Bayram değil, seyran değil, Papa bizi neden öptü?

Geç kalmış bir posttur bu.
Ne yalan söyleyeyim, Papa'nın buraya geleceğini, hatta bi de 1 değil, 2 değil, 3 değil, tam 4 gün kalacağını duyunca a ha, dedim, s.çtık!!
Şimdi manyağın teki bir şey yapacak ve hop al sana 3. Dünya Savaşı!
Malum kritik dönemler, stratejik bir ülke, süper önemli bir zat. Zaten bir kaç lafı infial yaratmıştı bu taraflarda. Tüm zemin hazırdı yani.
Neyse neden öptüyse öptü de çok şükür sağ salim gitti, rahat bi nefes aldım.

(Bu arada Papa süper önemli amma velakin Madonna'ya işlemez, o kadar afaroz ettiler, tehditler savurdular, gitmeyin dediler ama kadının umrunda değil, gitti paşa paşa yaptı turnesini, hem de günler öncesinden biletleri tükettirerek.)