Çarşamba, Ocak 23, 2008

ROCKTUEL RADYO İnternet Yayınında

Gerçek şu ki, müzik konusunda hafızam kötüdür. 1 ay sürekli dinlediğim şarkının adını ve sözlerini 2 ay sonra unutabilirim. (Ama mesela 4 yıl önce okuduğu ufak magazin haberini hatırlayabilen ya da ilkokulda blok flütle çaldığı şarkının notalarını hatırlayabilen enteresan bir beynim vardır!) Kulağım da iyi değildir. Dinlediğim şarkıyı kimin söylediğini hemen çıkartamam. En bilindik parçaların bile girişlerini hemen tanıyamam.
Bildiğim tek şey var ki, içinde elektrogitar tınıları olan tarzları -yumuşak veya sert hiç farketmez- hep sevmişimdir. Diğer türler ise çerezdir, olmamaları benim hayatımda eksiklik olarak algılanmaz. Onlarda da güzel parçalar var elbet hastası olabildiğim ama istisnalar kaideyi bozmaz değil mi?
Rock müzik dinlemeye başladığım zamanlar, ilk özel radyoların açıldığı zamanlara denk gelmektedir. 92-93 yılları. Ortaokul sıralarındaydım daha. Özel radyolar öncesinde sanırım sadece Polis Radyosu'ndan Şener Yıldız vardı rock müzik üzerine program yapan. Kaliteli rockerların yetişmesinde çok büyük katkıları vardır bu programın (İtiraf edeyim, Şener Yıldız'ın ismini de hemen hatırlamadım, yani "rock market" programını hatırlıyorum elbet ama yapımcının adı için google sağolsun. Bir de "Polis radyosunu dinliyorsunuz" anonsunu hatırlıyorum net olarak).
Özel radyolarla beraber pıtırak gibi rock programları çoğaldı bir anda. Rock dinleyicisinin de alternatifleri ve radyo başında geçen zaman süresi arttı zira hepsi birbirinden güzeldi bu programların. Benim o zamanlar favori radyom Gün FM'di. Hem süper eğlenceli yayıncılar vardı hem de akşamları rock müziğe doyururdu bizleri. Nedenini hatırlamıyorum ama sonra kapandı :( Onun peşineyse hayatımda çok önemli bir yere sahip olan "green radio" açıldı. Öyle bir radyodur ki o, içimdeki anarşist ruhu ilk ortaya çıkartandır, gecenin 3'ünde kahkahalarla güldürendir, radyonun yatağın başına taşınmasına sebep olandır, uyurken bile kulağıma kulaklık taktırandır, telefonla radyo programını ilk arattıran ve canlı yayına aldırandır dır dır dır. Anlayacağınız üzere, bana göre şahane programları vardı Green Radio'nun. Ama benim için en şahaneleri Cengiz Fuat Gümüşdağ'ın geyiğin dibine vurduğu "Alacageyik Kuşağı" ve sevgili Özgür'ün sunduğu "Rocktuel" idi.

"Bağımlısı" olduğum ilk ve tek radyo programıydı Rocktuel. "Rock" kapsamına giren her türe yer verirdi Özgür, gruplarla ilgili bilgi paylaşılırdı, yeni gruplar tanıtılır, sevilen müzisyen ve grup elemanları canlı yayın konuğu olarak katılırlardı. Kaç tane kaset doldurduğumu bilmiyorum Rocktuel'i dinlerken. Hepsi halen duruyor. Yıllarca büyük bir özveri ile devam etti program. Green Radio sahipleri değişince, radyonun tarzı da değişti. Roctuel de kanaldan kanala transfer oldu ama dinleyicileri hiç bırakmadı Özgür'ü. (Bakınız hatta şöyle bir grubumuz var Facebook'ta) Rocktuel'i diğer programlardan farklı kılan bir başka şey de dinleyicilerine gerçekten özen göstermesiydi. Programda dinleyicilerinden mektup yazmalarını isterdi. Tabi o zamanlar böyle e-posta, msn felan nerdee :))Ve kendisine gönderilen her mektuba mutlaka cevap yazardı. Hem de öyle 2-3 satır değil en az 2 sayfa. Üstelik öyle fazlaca boş vakti olan birisi de değildi, mimardı, AutoCAD ve benzeri program dersleri verirdi, karikatür çizerdi, davul çalardı vs vs. Arada mektuplara bonus olarak da eklerdi karikatürleri.


Aradan yıllar geçti, Roctuel zaman zaman zorunlu molalar vermek zorunda kaldı ama kaybolup gitmedi. Özgür şimdi sevgili eşi Boncuk'la Moskova'da ve esas mesleği olan mimarlığı icra ediyor (ne tesadüftür ki Boncuk Hanım da benimle aynı okuldan, alt dönemimden mezun olan bir meslektaşım). Çok şükür ki günümüzde internet var! Dün başlayan deneme yayını ile uzun süredir yayında olmayan Rocktuel'i yıllar sonra artık "Rocktuel Radyo" olarak dinlemek mümkün. Yapmanız gereken tek şey bilgisayara hala yüklü değilse winamp yüklemek ve "http://66.90.104.25:7430/listen.pls" i tıklamak :))

ps. Anlayamadığım bir şekilde fotograf eklemeden önceki yazılarda satır aralığı tekken, fotoğraf sonrasında satır araları 1,5 olmakta. Çözebilen varsa yorum bıraksın lütfen.

Perşembe, Ocak 17, 2008

En güzel bebekler

Son dönemlerde gördüğüm en güzel bebekler Tom Cruise ve Katie Holmes'un kızı Suri ve halamın torunu Nil :) Diğer anneler, teyzeler lütfen alınmasınlar, bütün bebekler çok güzel ama bu iki bebişin farklı bir güzelliği var, baktıkça bakasım geliyor. Maşallah deyin, bir taraflarınızı kaşıyın, tahtaya vurun, bi şeyler yapın işte.
Bazen sırf gözüm gönlüm açılsın diye bu bebişlerin fotograflarına bakıyorum.
Suri'yi zaten bilirsiniz, her gün gazetelerde dergilerde boy gösteriyor ufaklık.



Alttaki de bizim Surimiz :)

Gerçi artık ikisi de büyüdüler, hatta bizim Nilcik yakında (7 ay sonra) abla olacak.

Tabi bir de Doğa Hanım var, üniversite yıllarından arkadaşlarım Beray (Tabiat ana) ve Barış (Kedi Bey)'ın dilli düdük "Dodik"leri :) Gerçi henüz kendisiyle tanış(a)madık ama maceralarını heyecanla takip ediyoruz. Anne ve babası bu kadar hazır cevap değillerdi, bu kız kime çekti acep, hayret :)))

Umuyorum kaderleri de bebeklikleri kadar güzel olur.

Çarşamba, Ocak 09, 2008

Oh Beee!

11 Eylül 2007 tarihli gönderide de belirttiğim üzere, bi taraflarıma rahat batmış olmasından dolayı mezuniyetten 5 yıl sonra yüksek lisansa başlamış idim. Aslında yapmayı çok istediğim bir şeydi ama bir şekilde hep ertelenmek zoruda kalmıştı.
Ders aşaması, deneyler felan gayet keyifliydi ama iş tez yazımı kısmına gelince hoop işte orada bazı sıkıntılar yaşadım. Bilgisayar başına oturup da tarama yapmak, makale okumak, okuduklarını değerlendirmek, okuyup değerlendirdiklerini birleştirip bir sonuç ortaya çıkartmak, bulduğun sonuçları bunlarla kıyaslamak ya da bulduğun sonuçlara uygun kaynakları bulmaya çalışmak, bunları yazıya dökmek, hizalamak gibi şeyler söz konusuydu ve fakat ben bunlardan ziyade yan gelip yatmak, sevgilimle film seyretmek, gezmek tozmak, daha "eğlenceli" şeylerle uğraşmak istiyordum.
İşte o esnada bu konularda deneyimli kişilerden *ki bunların başında kocam gelir* "sen daha tam olarak sıkışmadın, son bir ayda performansın artar" tarzı yorumlar geldi. Misal, aynı tarihli yazıya yaptığı yorumda Yavuz Hocamız demiş ki:
"...Yeteri kadar sıkışmış bir lisansüstü öğrencisinin performansı kendisini bile şaşırtacak kadar yüksek olacaktır. Bunu dizel araçlara benzetirim ben. Motorin yüksek basınç ve sıcaklıkta kıvılcımsız alev alır bilirsiniz.Şubat 2008 demiştiniz değil mi? 3 ay kadar sonra aynı konuda bir yazı daha bekliyorum sizden. 5 günde (deneysel süreç hariç) biten yüksek lisans tezleri bilirim..."
O yazıdan 3 ay sonra değil ama 4 ay sonra yazıyorum hocam, evet, hepiniz haklıydınız :))
Son 2 ay kendimi teze adadım! Sabah 4'lere kadar oturdum, gözlerim kızardı bilgisayara bakmaktan, çalışma odası makale doldu, kitaplar indi kalktı, "science direct" giriş sayfam oldu, okudum yazdım, okudum yazdım, yazdım sildim bi daha yazdım, yer değiştirdim, ekledim, çıkarttım, arada kopyalayıp yapıştırdım (şşişt!), tercüme ettim, şekil çizdim, veri buldum, grafik yaptım, bunları yorumladım ve sonunda BİTTİ!
Tez şu an hocanın elinde :) Yorumlarından sonra hemen basıp enstitüye vereceğim. Geriye bir tek savunma kalıyor. Sanıyorum o da 2-3 hafta içerisinde olur.

Hayata kaldığım yerden devam edeceğim. Artık sıra, koca ile beraber uzun süredir ertelenen aktivitelerde, istediğim değişikleri bir türlü yapamadığım evimizde ve bir türlü fırsat yaratıp da görüşemediğim arkadaşlarımda :)) Bekleyişiniz sona erdi, geliyorum.

Yavuz Hoca'ya not: Kimmiş o 5 günde tezini bitirebilen şahıs? Gidip alnından öpmek ve bu başarıyı nasıl gösterdiğininin sırlarını öğrenmek istiyorum!