Çarşamba, Haziran 28, 2006

Another brick in the wall


Another brick in the wall
İstanbul titredi be! Kamera da titremiş hafif :)

Pazar, Haziran 25, 2006

ÖSS'nin ardından


Geçtiğimiz haftanın bir önemli olayı da 18 Haziran - ÖSS idi. Kardeşim girdi sınava. Sonuç ne olursa olsun sen benim kardeşimsin be güzelim. Ağzıma da sıçsan, sevicem seni, böyle oluyomuş bu iş. Tamam, cumartesi şiddetli bi kavga etmiş olabiliriz, 4 saat surat sallamış olabilirsin, hatta bağıra çağıra kavga edip komşuları meraklandırmış, annemi çıldırmış olabiliriz. Ama ikimiz de çok gergindik. Hem gayet de iyi oldu, sen o kızgınlıkla sinirden ağladın, sonra bana sıkı sıkı sarılıp gene ağladın, bi güzel içini boşaltıp rahatladın. Öptüm sonra seni defalarca. Manyak dedim, senin kılına zarar gelirse en çok üzülecek kişi benim, bilmiyor musun? Ablanım ben senin!

Niye be Ferruh!


Şunu da araya sıkıştırıvereyim: Ne pis bi şeymiş arkadaş olduğunuzu düşündüğünüz biriyle ilgili önemli bir haberi alakasız bi kişiden öğrenmek! Konserden dönüşü perşembe işe başladım. Diğer kimyager dedi ki: Ferruh gidiyor galiba, İK'ya yeni biri alınmış. Yok be dedim, gitse önce ben bilirdim.
Şimdi efendim, Ferruh bizim İK uzmanımız ve benim de şirketten dışarda görüştüğüm tek kişidir. O da Ankaralı -yani üniv orda okumuş-, o da tek kaliyor, o da sevemedi Adana'yı vs vs vs. Aslında Alamancı :) Ailesi de Almanya'da ve iki hafta önce izin alıp onların yanına gittiydi. Konuyu dağıtmayayım, dediğim gibi, işyerinde saha dışında da arkadaş olma kriterlerime uygun tek kişi. Konuşuruz/duk, dertleşiriz/dik, İK dan dost olmaz derler ama oldu işte. Daha doğrusu öyle düşünüyordum.
Herneyse, perşembe gidio galiba dendi inanmadım. Cuma da alakasız başka biri dedi, Ferruh istifa etmiş, Ankara'da işe girmiş ama İK dakiler doğrulamıyor diye. Huylanıp aradım İK'yı, doğru mu dedim, bana yalan söylemezsiniz dedim. Ve "evet" dediler, döndükten sonra 2 hafta daha çalışıp gidecek!!! Cebini arayıp bi kaç laf edecektim kendisine ama ulaşılamıyordu. Akşam mail attım kendisine zehir zemberek. Özeti şöyle idi: "hay senin arkadaşlık anlaşıyışının içine ediyim!!"
Şuraya da dandik bi fotonu koyayım da rezil edeyim senin karizmanı herr ferruh!

Roger Waters'ın bana ettikleri

Anlamsızlaştım resmen, günlerdir gözümün önünden gitmiyor. Kulaklarım başka bir şey dinlemek istemiyor. Efsunlandık, büyülendik, bi şey oldu, sanki boyut atladık ve tekrar dünyaya dönemiyoruz. Üstünden 5 gün geçti ve ben bugün ağladım, konseri düşünüp ağladım. Bir daha böyle bir şey yaşayamayacağımı bildiğim için ağladım. Bir daha bu kadar geniş bir kitleye hitap edebilecek onun gibi bir müzisyen deha doğmayacağına inandığım için ağladım. Roger Waters'ı hissedip ağladım. Syd Barret'ı düşünüp ağladım. Fiona'nın ölümünü saymazsak eğer, en son gene onlar yüzünden ağlamıştım bu kadar. Orkun bende kaldığı ilk gece, sabaha kadar Pink Floyd dinlemişti de, ertesi gün Comfortably Numb beynimde çalıp durmuş, üniversite günlerimi hatırlamış, akşam eve kendimi zor atmış, salya sümük ağlamıştım! Evet, ruhumda acıyan bazı yerler vardı, anlatamadığım / anlatamayacağım. Onun da vardı beyninde kapalı duran bir sürü perde ama anlatmanın bir anlamı olmayacaktı. Ve artık ikimiz de halimizden memnun, keyifli birer uyuşuktuk. İlk kez gerçekten hissetmiştim Comfortably Numb'ı. Yıllardır dinlediğim parça ilk kez bu kadar titretmişti beni! Günlerce PF dinledim ardından. Ne kadar mükemmel olduklarını bir kez daha hatırladım.
Çok değil, iki ay sonra, 24.02.06'da şöyle bir yazı yazdı Mehmet Tez! Nası yaniydi, doğru muydu gerçekten, olabilir miydi böyle bir şey! Tam da onları tekrar keşfetmişken, mucize miydi yoksa bu! Ve 2-3 hafta sonra konserin kesinleştiği yazıldı gazetelerde. Evet, nihayet uğruna yaşanacak bir şey daha çıkmıştı! O günden sonra hemen hergün Okeania'ya ve ekşi sözlük'te şuraya baktım, gelişmeleri takip etmek en önemli konulardan biriydi benim için.
.
.
.

Tamam, fazla şişirmiycem kafanızı, sonuçta o gün geldi çattı ve biz oradaydık!
Fotografları da boş bi anımda yükleyeceğim artık buraya. Ama şimdilik PF alimi Okan'ın çektiği fotolara bakılabilir.
ps. İkinci fotoda sol baştaki şahıs tanıdık gelecek :)

Salı, Haziran 13, 2006

off ya nerde bu t-shirtler?!

Bu saat oldu hala t-shirtler yok ortada. Kargo şirketinin Ceyhan şb sini aradım, size bi paket gelmedi dediler. Okan'ı arayıp gönderi noyu sorcam ama adam 50 tane paket gönderdi, nerden bulsun benimkinin nosunu :( Bekliyoruz bakalım. İşin kötüsü öğleden sonra hocanın yanına gitcem, yarın da okulda olcam sunum için. Kargo gelse bile ancak perşembe alabilirim. Çok merak ediyorum çook.

Dün yazdığım posttan sonra beni metalic, siyahlar içince, dövmeli mövmeli, piercing sahibesi bi insan sanan varsa acaip hayal kırıklığına uğrar. O uğramadan söyleyeyim, hiç öyle diilim. Sadece severim o müziği dinlemeyi ama kılık kıyafetime pek yansımaz bu sevgi. Hatta bugün beyaz bi body giydim,Snoopy desenli. Tamam, minicik bir dövmem var kolumda ama metal dinlemeyen biri de yaptırır o kadarcık şeyi.

Hazır aklıma gelmişken, çalıştığım yerin en sevdiğim yanı kılık kıyafet zorunluluğu olmaması. Bugün ki gibi, üstünde "allergic to morning" yazılı Snoopy desenli bi şi ve altına kotla gidebilmek süper bi keyif. Pijamayla bile gitsem, kimsenin umru değil. Üstelik burası alanında en büyük şirketlerden biri. Tek zorunluluk saha içinde baret ve çelik burunlu iş ayakkabısı giyilmesi. O da iş güvenliği açısından. Ayrıca gene iş güvenliği sebebiyle etek-elbise giyemiyorum. Bir de tabi dekolte & şort felan yok ki zaten tercih ettiğim bir tarz değildir kendisi.

Pazartesi, Haziran 12, 2006

Daha yarım saat evvel biriyle konuşurken aniden aklıma 3-5 ay evvel yaşamış olduğum ve bana çok enteresan gelen bir şey geldi ve dedim ben bunu bloga yazayım. Sonra odaya gelip bilgisayar başına geçince yazacağuım şeyi unuttuğumu farkettim! Yani 3-5 ay evvel bir şey yaşadığımı hatırlıyorum, aniden onu hatırladığımı ve yazmaya karar verdiğimi hatırlıyorum ama ne olduğunu hatırlamıyorum. Bu ne ki şimdi? Halbuki multivitamin ve ekinezyamı da düzenli kullanıyorum.

Merak edenler varmış: Hayattayım, yaşıyorum. Dün gece, uzun süredir gelse de izlesek ya da torrenti çıksa da indirsek diye düşündüğüm ve NTV'de yayınlanacağını duyunca heyecanla seyretmeyi beklediğim belgeseli (Metal: A Headbanger's Story) izlerken uyuyakalmışım! Neyseki yarısından fazlasını seyretmiştim. Bi uyandım ki, bitmek üzere. Yapımcının son cümlede "Siz sevmeyebilirsiniz, bu bizi hiç ilgilendirmiyor, bizim yine de heavy metal tınıları duyduğumuzda tüylerimiz diken diken olacak, heyecanlanacağız" tarzı bi laf edişi çok güzeldi :)

Konser t-shirtlerimiz de hala gelmedi :( Okan'ın dediğine göre bugün elime geçmesi lazımdı. Sanırım kargoda bi aksilik oldu. Yarını beklicez mecbur.