Pazartesi, Mayıs 29, 2006

nefret ederim

sürekli şikayet edenlerden, yaptığı işin sonucuna katlanamayanlardan, hayatıma burnunu sokma hakkı olduğunu sananlardan, durduk yere akıl verenlerden, mıymıy kişiliklerden, slow şarkı dinlemekten, dönüp dönüp aynı şeylerden bahsedenlerden, tanımadığım halde "canım" diye hitap edenlerden, işini düzgün yapmayanlardan, geçmişi deşeleyenlerden, iki bira içince sarhoş olcan lan diyenlerden, kahkaha atınca kafayı çevirip bakanlardan, iki bi sorumluluk alınca kendini tanrı sananlardan, bişi isterken sesini inceltenlerden nefret ederim.

Çarşamba, Mayıs 17, 2006

DiLBERT

Karikatürün kendini koydum, sayfanın şaftı kaydı! İyisi mi sen şurdan bak :)
http://www.radikal.com.tr/veriler/2005/11/16/dilbert.gif

Pazar, Mayıs 14, 2006


Şu aralar iki ada pek önemli benim için: Biri Lost'a evsahipliği yapan gizem dolu, kazazedeler dışında konu ile alakalı olarak izlediğimiz ve ada ile bağlantılarını anlamak için senaristlerin keyfini beklediğim kişilerin "bir başka dünya" olarak adlandırdığı muhteşem ada. Bu öyle bir adadır ki, arkadaştan aldığım 1. sezona ait 19 bölümü iki günde izletmiştir. (Sabah erken kalkıp işe gitmek gibi bir dert olmayaydı bi gecede de biterdi hepsi) Beni yıllardır bulaşmadığım paylaşım işlerine bulaştırmıştır, azureus'u yükletip torrent aratır olmuştur. Spoiler manyağı yapmış, senaryoyu nasıl bağlayacaklarını, karakterlerin bağlantılarını çözmeye ek olarak milletin o screenshotları nasıl yakaladığına dair de kafa patlattıran dizidir. Tee kaç bölüm önce Claire'ın o medyumunda bi bok olduğunu söylediğimde bana ne alakası var canım diyen arkadaşlara da 2x21 sonrası selam ederim. Ayrıca yıllardır "rastlantılara inanmam, herşeyin bi sebebi vardır" diyen bir şahsiyet olarak şöyle bi afişe sahip diziyi izlemek zaten farzdır.

Diğer ada ise David Gilmour'un çocuklarıyla beraber bir rüyayı paylaştığı, yıldızlar tarafından sarıldığı cennet mekan olan ve "on an island" adlı albümünde anlattığı ada. Sanırım bir aydır bundan başka albüm dinlemiyorum. Yıllarca bekletmiş olmanın hakkını fazlasıyla vermekte. Dizi süper, albüm de süper. Yaşamak için iki neden daha var artık hayatımda. Bir de şu 20 Haziran'ı atlatırsam sağsalim, değmeyin keyfime. Amanin, yoksa 20 Haziran'dan haberi olmayanlar mı var?
http://www.okeania.net/waterstanbul/
Eee, Gilmour ve Waters'dan sonra konuşmak pek mübah bi hareket olmayacaktır. Ben burda susayım, siz de azıcık PF dinleyin bi yerlerden bulup :)

Cuma, Mayıs 12, 2006


İşte benim başucu kitabım: Standard Methods for the Examination of Water and Wastewater! 2005 Kasım'da çıkan 21. baskı şahane olmuş. İnsanın okudukça okuyası, hemen labaratuvara geçip bir sürü analiz yapası geliyor. Vallahi! Hatta bi ara ulen evdeki bir odaya iki tezgah bi çeker ocak koyup lab mı yapsam, hem tez için de faydası olur diye düşündüm ama sonra zaten evde hepi topu 2 tane oda olduğunu hatırladım. E biri kiler niyetine kullanılınca geriye bi tek yatak odası kalıyor. Neyse artık, daha büyük bir eve geçince yaparım bu planları.
Çağımızın yeni bi icadı işte bu standartlaştırma olayı. "Everything is under control" demek istiyor birileri. Yakında şahıslara da standart belgesi verirlerse hiç şaşmıycam. Efendim ben ISO EN BiK BiK 25648 standardına sahip bir kişiliğim diyebilir mesela bir süre sonra bir Avrupalı. Çeşitli eğitimlerden geçip bir kişilik sertifikası alabilir ve CVsine bunu yazabilir. Şirketlerin de işine gelir, garip gurip HR testleri yapıp adam almaktansa kardeşim biz bidi bidi standardına sahip adam istiyoruz demek yeterli olacaktır.
Ne diyodum, ha, Standard Methods.
http://www.pollardwater.com/emarket/Pages/L8000010standards.asp

Perşembe, Mayıs 11, 2006

kendime saklamayayım dedim ama yazcak bişi de bulamıyorum ki :s ben mi siliğim yoksa? yok aslında değil ama yazabilmek ayrı bi yetenek! aylarca süren tez çalışmalarını bile sadece iki cümlede özetleyip sunabilirim ama bi sürü sayfa yaz diyolar. Nası yapsam ki??
Bugün reklam verdim :) merak edip gelenler için yazayım, adanadayım, kimyagerim. e bu kadar işte, başka bişi gelmiyo aklıma yazacak!