Perşembe, Kasım 01, 2007

Yaşayan 100 dahinin ilk sırasında bir kimyager var

İngiltere'de bir anket yapmışlar ve bazı ölçütler koyarak yaşayan 100 dahiyi belirlemişler. (Konuyla ilgili ayrıntılı haber burada) Enteresandır, bu listenin başına internetin mucidini, Stephan Hawking'i, Nelson Mandela'yı, Bill Gates'i felan da geçerek oturan kişi ise Albert Hoffman adlı bir kimyager olmuş. Şu an 101 yaşında olan bu kimyagerin özelliği ise LSD'yi bulmuş olması imiş!


Bir kimyager olarak elbette bu işten gurur duyduğumu belirtmeliyim ama listenin başına geçme sebebi LSD olunca insan biraz buruklaşıyor.

"Uyuşturucu yapabilir misin?" sorusu hemen her kimyagerin muhattap olduğu bir sorudur. Cevabı da vereyim: Hayır efendim yapamam :) Bize derslerde uyuşturucu yapmayı felan öğretmezler, uyuşturucu yapımında kullanılabilicek malzemeler de öyle el altında, öğrenci laboratuvarlarında tutulmaz. Ha kişi meraklıdır böyle bir şeye, araştırır bulur nasıl yapılabileceğini, o ayrı, ama zaten kişi "kendinden" meraklıysa bu konuya, kimyager olması da gerekmez. Kimya okumuş olması avantaj sağlar sadece.

Gugıl'dan edindiğimiz bilgiye göre, LSD dediğimiz malzeme (D-Lysergic acid diethylamide veya IUPAC isimlendirmesiyle (6aR,9R)-N,N-diethyl-7-methyl-4,6,6a,7,8,9-hexahydroindolo[4,3-fg]quinoline-9-carboxamide) uyuşturucu yapmak amacıyla değil, migren için ağrı kesici yapmak amacıyla sentezlenmiş ama sonra uyuşturucu özelliği keşfedilmiş (ki zaten bilim hep bu "tesadüfen" bulunanlar sonucu ilerlemiştir), hatta ilk deneyimlenen de LSD'yi yanlışkla vücuduna almış olan Hoffman'ın kendisi olmuş. Ve bundan sonra CIA tarafından düşmanlara karşı kullanılmak üzere ürettirilmiş. Bir süre sonra ise LSD almış başını yürümüş, isteyen kişiler tarafından kolaylıkla temin edilebilecek bir ürün haline gelmiş. İşte neye niyet, neye kısmet.



Peki ne yaparmış bu LSD vücuda nüfuz edince? Yine pek değerli gugıl ve vikipedi gibi önemli araştırma sitelerinden öğrendiğimiz bilgilere göre halüsinojen etkisi olan LSD'yi kullanan kişinin beyinciğinde bazı reaksiyonlar meydana gelir ve bu reaksiyonlar sonucu da yarım saat kadar bir süre sonra yaklaşık 6 ile 24 saat sürebilecek tribe girilirmiş. Trip esnasında kişi ani duygu değişimleri yaşarmış, mesela kahkahalarla güldükten sonra hüngür hüngür ağlamaya başlarmış, duvarların üstüne üstüne geldiğini, eşyaların canlandığını sanır ve -yaratıcısının deyimiyle- kendini lunaparkta gibi olağanüstü bir yerde hissedermiş ama aynı zamanda vücudunun eriyip gittiği gibi bir hisse de kapılırmış. Etrafta dönen spiraller, bol miktarda abartılı bir renk ve ses cümbüşü olurmuş. Gerçekle hayal arasında gidilip gelinir, mantık kaybedilirmiş. Yer ve zaman olgusu kaybolurmuş. Şekiller ecüş bücüş bir hal alır, kişi birden bambaşka bir dünyaya doğru geçiş yaparmış vs vs. Ve bir süre sonra da ani "flashback"lere sebep oluyormuş bu meret. Sonuç kaza sonucu ölüme veya intihara kadar gidebiliyormuş. Tabi herkesin duygu durumu farklı olacağı için muhtemelen herkeste farklı etkilere sebep olacaktır. Neler olabilceği ve LSD'nin vücutta ne şekilde tahribatlara yol açabileceği gibi ayrıntılı bir sürü bilgiye internette küçük bir tarama ile ulaşabilirsiniz, kaynak göstermeme dahi gerek yok bence.



Çok şükür, hayatımın hiçbir döneminde herhangi bir uyuşturucu madde kullanmak gibi bir ihtiyacim, hevesim, merakım olmadı. Hadi itiraf edeyim, üniversitede arkadaş grubuyla düzenli olarak şarap veya bira içerdik :) Üniversiteden mezun olduktan sonra kısa bir dönem, tamamen ailevi sebeplerden dolayı anlık dahi olsa "herşeyden uzaklaşmak" isteği ile bünyeyi zorlayacak kadar fazla alkol aldım (ki bu fazla dediğim de haftada 2-3 gün 3/4 bira içmek ile sınırlıydı). Ama sonra "silkin ve kendine gel" deyip alkol miktarını haftada bir kaç kadeh şarap veya iki üç bira ile sınırladım. Tabi, yanında sigara da kullandığımı belirtmem gerekir. İşte budur benim bağımlılık yapan veya uyuşturucu madde sınıfına giren malzemelerle ilişkim. Zaten en çok korktuğum şeylerin başında gelir "kendini kaybetme" durumu.

Buraya kadar yazdım ama bundan sonrası biraz karışık. Aslında fazla vaktim de yok. İyisi mi burada keseyim, sonra devam ederim :)

ps. Siz bu yazıyı okurken arka fonda Pink Floyd'dan "Brain Damage"ı çaldığını hayal edin -ki şarkı da zaten LSD yüzünden müzik kariyerine veda eden ama efsane olarak gönüllere taht kurmuş çılgın elmas Syd Barret'a adanmıştır bildiğim kadarıyla.