Perşembe, Şubat 08, 2007

Sapasağlam otururken bakılmak zorunda olmak

Çocukluğumdan beri hatırladığım en baskın dürtü "kendime bakabilmeliyim, kendi paramı kazanmalıyım, kimseye yük olmamalıyım" dürtüsüdür. Sırf bu dürtü yüzünden, artık anneden babadan şurdan burdan para istemek istemiyorum diyen bu iç ses yüzünden, bir an önce okulu bitireyim de çalışmaya başlıyayım diye okulu hiç uzatmadım. 80 kişi girdiğimiz bölümden 5 yıl sonunda (hazırlık da vardı) mezun olabilen hepi topu 12-13 kişiydik. Bu düşüncem hala da değişmedi.

Bir süre önce evlenen bir tırmanıcı arkadaşımız vardı. Bu arkadaşın kayınvalidesi, yolda karşılaştığı ve "damadı göremiyoruz, nerelerde" diye soran bir başka arkadaşımıza "e artık evlendi barklandı, malum para durumları pek iyi değil, bakmak zorunda olduğu bir karısı var" demiş! Huh! Niye ki? Kızı kendine bakmaktan aciz mi? Üstelik kızı da üniversite mezunu bir insan. Neden o da çalışmıyor? Madem durumları kötü, neden tüm yük sadece kocanın üstünde? Kocası serseri mayın gibi gezsin demiyorum, elbetteki çalışması lazım ama "bakmak zorunda olduğu bir karı" lafı çok ağrıma gidiyor bir bayan olarak. Elim ayağım tuttuğu müddetçe ben kimsenin sırtında yük olmak istemiyorum. Bu kişi sevdiğim, evlendiğim adam bile olsa.

3 yorum:

irfy dedi ki...

Siz kadınlar abartıyosunuz bu konuyu bu kadar. Nedir canım yani, para kazanmakla mı "adam" olunuyo?
Varsın çalışmasın kadın, varsın birisi baksın evet. Çalışan kadına karşı değilim öyle anlaşılmasın da öyle de olabilir aşağılanası bi durum değil demek istiyorum.
Hayat bi paylaşım, bu paylaşımı o şekilde yapan da varsın yapsın diyorum ben.
Ama işte bunları söyleyince hemen vay, kadın düşmanı, geri kafalı, maço herif oluyosun o da ayrı mevzu, neyse...

CHROMA dedi ki...

Sonuçta bu karşılıklı verilen bir kararsa eğer, yorum yapmak bize düşmez elbet. Bunun "adam" olmakla veya bağımsız olmakla bir alakası yok. Böyle bir dürtü var işte bende. Bazen ben de istiyorum sabah geç kalkmayı, evimle (yakın gelecek için konuşursak eğer "evimizle") ilgilenmeyi, çarşı pazar dolaşmayı, ast-üst stresi yaşamamayı, 08-18 arasında politik düşünmek zorunda olmamayı vs vs. Ama eminim ki böyle bir hayat 1 bilemedin 2 ay sonra boğmaya başlayacaktır beni.

CHROMA dedi ki...

Dinemiz şöyle bi mail atmış

.
Bu senin siteye yazcaım yorumdu, bi çare bul artık buna, her sefernde yorum yazıp geri kapıyorum sayfayı, 3 sefer girdim şifre deli etti beni. neyse sana yolliym ben de , öperim çok bye.

"yok yok e güzel işte , düşünsene senin için sabah erkenden kalkıp işe giden, akşam elinde poşetlerle gelen, arada bir dışarı yemeğe , sinemaya konsere vs. ye götüren, özel günlerde pırıl pırıl hdiyeler alan bir koca, sana düşen evde güzel güzel oturup eğlenceli vakit geçirmek, işte hayat budur, tutmayın bei işi filan bırakıyorum, aylak aylak evde yatmak istiyorum kocam bana baksın istiyorum :P
işin şakası tabi bu , bir kadına güç verir iş sahibi olmak, kendi parasını kazanmak, aşık olduğu adam bile olsa ondan para istemek zorunda kalmamak, hesap vermemek güzeldir."
.
.
Ben de diyorumki:
Elbette güzel ama burda sorun "koca" vasfındaki kişinin çok iyi bir işe (henüz) sahip olmaması, aldığı cüzi bir miktar maaşla ev geçindirmeye çalışması, hanıma bakacağım diye kendi hayatından fedakarlık etmek zorunda kalması ve hanım ve annesinin bundan en ufak bir rahatsızlık duymamaları.
Senin dediğin gibi güllük gülistanlık bir ev hanımlığı için "koca" kişisinin iyi bir gelir sahibi olması gerekir.

Hesap verme kısmına gelirsek eğer: Evliysem hesap vereceğim elbet. Ortak bir hayata adım attıysam eğer, çalışıyor ve para kazanıyor da olsam, hesap vermekten gocunmamam lazım. Yoksa "BİZ" olmanın anlamı kalmaz ki?

ps. Word verificationı da kaldıracağım :)