Salı, Ağustos 22, 2006

Homofobi

Girizgah:
1. İşyerim evime pek bi uzak olduğundan dolayı her gün yaklaşık 2,5 saatini serviste geçiren bir kişiyim. Bu nedenle servise günde 5 tane gazete alırız ve gidiş gelişlerde o gazeteleri magazin haberleriyle beraber hatmederim. Dönem dönem de kitap okurum. (Tabi kimisi uyumayı tercih eder.)
2. Hıncal Uluç'u pek sevmem ama takdir ederim. Ülkenin en popüler gazetelerinden birinde hergün yarım sayfa yazı yazmanın kolay olmadığının farkındayım. Üstelik sadece tek bir konuda değil, dereden tepeden. Biraz ekonomi, biraz spor, biraz kültür sanat. Hemen her konuda yazmışlığı vardır heralde. 1 numaralı başlıkta açıklamış olduğum gazete okuma sürelerinin hergün 10 dk. sı Hıncal Uluç'a aittir. Bu bende alışkanlık olmuştur.

Ve sadet:
İzinli olduğum dönemde Hıncal Uluç şöyle bir yazı yazdı. Yazar, normaldir, o her konuda yazar. Enteresan olan ise gazetede hemen o sayfanın yanındaki sayfada da şöyle bir haberin oluşuydu.

Bekleyelim görelim bakalım ne olacak dedim. Gerçi ne olacağını zaten tahmin ediyordum. Sonucun ne olduğu da şurada yazıyor.

Eşcinsel değilim, hemcinslerime karşı eğilimim hiç olmadı, kız veya erkek hiç eşcinsel arkadaşım olmadı. Ya da belki oldu ama ben bilmedim. Tahmin yürüttüğümüz, uzaktan gözlemlediğimiz durumlar oldu ama gidip de soramadık tabi. Ve hep kafamın bir köşesinde şu soru durdu: Bir çocuğum olsa ve ileride bana eşcinsel olduğunu söylese ne yaparım? Cevap basit aslında: O mutlu olduğu müddetçe ben de mutlu olurum.

Ama bunu gerçekten uygulamaya koyabilir miyim? Sanırım evet.

Homoseksüelliğin hastalık veya sapıklık olduğunu düşünmüyorum. Ama farklı bir beyne sahip olduklarına inanıyorum. Bir kere son derece yaratıcılar. Dünyaca ünlü modacıların, şarkıcıların, tiyatrocuların eşcinsel olmaları bir tesadüf olamaz herhalde. Bir eşcinselin çocuk yaştan itibaren ruhunda fırtınalar estiğini, hissettikleriyle kendisine öğretilenler arasındaki farkı kimseye soramadığı için kendi kafasında sorgulamasının getirdiği huzursuzluğu tahmin etmek pek de zor değil. Ve sanırım ruhlarındaki bu gelgitler nedeniyle bu kadar yaratıcılar. Benim anlayamadığım esas nokta, mitolojik hikayelerde bile yer bulduğuna göre yüzyıllardır insanlığın bir parçası olan bu olguyu, insanoğlunun kabullenmekte neden bu kadar zorlandığı?

Bir de gece otobanlarda gördüğümüz, TV haberlerinde izlediğimiz, bir önceki paragrafta açıklamaya çalıştığım profilin dışında kalan bir transeksüel grubu var ki bu gruptaki kişiler tıp biliminin de ilerleyişiyle birlikte (hadım edilenleri saymaz isek eğer) son 20-30 yıldır dünyadaki yerlerini aldılar. Kendi halinde yaşayanları konu dışı tutarak, bir kısmı -yani bu özelliklerini gelir kaynağı olarak kullananlar- tavır,davranış ve cümleleriyle gerçekten çok irite edici, rahatsızlık vericiler. Aynı ortamda bulunmak istemem. Gerçi aynı şekilde davranan "gerçek" kadınlar da var ama konunun o kısmına girmeyeceğim.

Sonuç:
Başlıkta öyle yazılı ama homofobik değilim. Durup dururken neden bu konuda yazma gereği hissettim, bilmiyorum. Galiba 3 gündür Radikal'de yayınlanan yazı dizisinin etkisi var biraz.

1 yorum:

gaykedi dedi ki...

?Cinsiyetini öğrenmek istiyor musunuz?? diye soruyor asistan. Gözlerimizi ekrandan ayıramadan şaşkın şaşkın kafa sallıyoruz: ?Hııııııı.... Tabii...? Elindeki aletle biraz daha dolanıyor vazelinli karnımın üstünde. Orayı burayı iteliyor. Fetus elektrik çarpmış tay gibi yaylanıyor bir an. Sonra gösteriveriyor bize cinsel organını.?Galiba erkek... Bir dakika... Evet, erkek.? Şurası penis, burası bilmem ne açıklamaları bulanıyor kulaklarımda.

Kafamda tek yankılanan: Erkekmiş... Erkek...Ben kız olsun demiştim, kocam oğlan. Çok derin sebeplerimiz yok: kız olsun, benim gibi olsun. Anlaması kolay, başından geçecekleri bilirim. Annemle birbirimize düşkünüzdür, o da katılır aramıza. Oğlan bir gün bir kızın kolunda evi bırakır gider... Hem gençlik çağında oğlandan ben ne anlarım? Ya sokakta birileri takarsa? İtiş-kakış, kavga-dövüş?

Benim verecek aklım mı var öyle konularda?Kocam oğlan olsun diyordu. Ailelerimiz kadın kaynıyor. Şuracıkta bir babam var, bir kayınpeder, bir de kedimiz. O da iğdiş! Kız kedimizden dayak yiyip duruyor her gün. Kadınlar Cumhuriyeti burası, karakterleri baskın, inatçı, hatta saldırgan kadınlar, Amazonlar! Her yan estrojen kaynıyor. Bir oğlum olsun, benim tarafımda olsun...O akşam alıştık oğlumuz olacağı fikrine.

Güle oynaya hayaller kurmaya başladık oğlumuzla ilgili. Şimdi dünyalara değişmeyiz pipisini. Minik bir Harry Potter?ımız olacak! Minik bilgin, minik maceracı, minik müzisyen, minik sanatçı, minik feylesof. Minik adam. Vücudu karnımda, kimliği daha şimdiden evimizin baş köşesinde Minik Prensimiz...Sonra başladık endişelenmeye:

?Sağcı, tutucu, ırkçı filan olursa n?aparız?? ?Ah! Ölürüm. Önce ölür, sonra O?nu öldürmek için hortlar yapışırım yakasına! Ya borsacı filan olur, paradan başka birşey düşünmezse!??Offfff.... Ya sırf bize ters düşmek için gidip bir de dinci olursa???Yaaa, biz boşuna endişeleniyoruz. Bizim aileden öyle şeyler çıkar mı???Doğru, doğru. Biz öyle değiliz ki oğlumuz öyle olsun!

Benim oğlum açık fikirli olacak.??Evet, benim oğlum humanist olacak, acı çekenlerle içi acıyacak. Hayvanlara, bitkilere düşkün olacak.??Benim oğlum ahlaklı olacak, toleranslı ama sarsılmaz karakterli olacak.??Benim oğlum.... belki de gay olacak! Evet, evet gay bir oğlum olacak!??Tam üstüne bastın! Benim oğlum gay olacak, sanatçı olacak, duyarlı olacak, güzel insan, gay insan olacak!Ohhhh.... Rahatladım birden bire. Gelinle filan uğraşamam ben, benim çok yakışıklı bir damadım olacak!

* Bu otobiyografik yazı Elele Dergisi yazarı Elif Savaş Felsen tarafından yazılmıştır...www.gaygaye.com.....yazı biraz kısaltılmıştır...Gaykedi

http://gaykedi.blogspot.com/