Pazar, Mayıs 14, 2006


Şu aralar iki ada pek önemli benim için: Biri Lost'a evsahipliği yapan gizem dolu, kazazedeler dışında konu ile alakalı olarak izlediğimiz ve ada ile bağlantılarını anlamak için senaristlerin keyfini beklediğim kişilerin "bir başka dünya" olarak adlandırdığı muhteşem ada. Bu öyle bir adadır ki, arkadaştan aldığım 1. sezona ait 19 bölümü iki günde izletmiştir. (Sabah erken kalkıp işe gitmek gibi bir dert olmayaydı bi gecede de biterdi hepsi) Beni yıllardır bulaşmadığım paylaşım işlerine bulaştırmıştır, azureus'u yükletip torrent aratır olmuştur. Spoiler manyağı yapmış, senaryoyu nasıl bağlayacaklarını, karakterlerin bağlantılarını çözmeye ek olarak milletin o screenshotları nasıl yakaladığına dair de kafa patlattıran dizidir. Tee kaç bölüm önce Claire'ın o medyumunda bi bok olduğunu söylediğimde bana ne alakası var canım diyen arkadaşlara da 2x21 sonrası selam ederim. Ayrıca yıllardır "rastlantılara inanmam, herşeyin bi sebebi vardır" diyen bir şahsiyet olarak şöyle bi afişe sahip diziyi izlemek zaten farzdır.

Diğer ada ise David Gilmour'un çocuklarıyla beraber bir rüyayı paylaştığı, yıldızlar tarafından sarıldığı cennet mekan olan ve "on an island" adlı albümünde anlattığı ada. Sanırım bir aydır bundan başka albüm dinlemiyorum. Yıllarca bekletmiş olmanın hakkını fazlasıyla vermekte. Dizi süper, albüm de süper. Yaşamak için iki neden daha var artık hayatımda. Bir de şu 20 Haziran'ı atlatırsam sağsalim, değmeyin keyfime. Amanin, yoksa 20 Haziran'dan haberi olmayanlar mı var?
http://www.okeania.net/waterstanbul/
Eee, Gilmour ve Waters'dan sonra konuşmak pek mübah bi hareket olmayacaktır. Ben burda susayım, siz de azıcık PF dinleyin bi yerlerden bulup :)

0 yorum: